Çocuk Atölyeleri
“Müzik ve müziğin öğrenilmesi insanın içinde başlar. Çalgıyla, ilk parmak dokunuşuyla veya şu veya bu akorla başlamaz. İlk önce insanın kendi sessizliği vardır; kendini dinlemek, müziğe hazır olmak, kendi yüreğinin vuruşunu veya nefesini duymak. Çocuklar da yetişkinler de müziğe böyle başlamalıdır; bu kadar yalın, böylesine kapsamlı ve kendiliğinden dışa vuran biçimde.”
Carl Orff
Her insan fikirlerinin değer gördüğü ortamda olmaktan haz duyar, işitir, dokunur, oynar, hoplar, zıplar, hareket eder, dans eder, konuşur, şarkı söyler, çizer, müzik yapar, öğrenir, öğretir, üretir, yaratır… Duyuları açılır, duyguları harekettedir… Dönüşümüne kendinden başlar… Büyür, büyütür… Çevresine yayılır… Bu ortam çocuk için oyun anıdır.
Bütün atölyeleri insanın çok yönlülüğünü dikkate alarak; ritimden beslenen müzik, hareket/dans ve dilin/konuşmanın birlikteliğini kullanarak oyunsu bir süreçle planlıyoruz. Atölyelerimiz farklı evreleri ve basamakları barındırıyor. Basamaklar sakin ve yumuşak geçişlerle, birbirleriyle ilişkili bir çizgi üzerinde yer alırlar. Atölyeleri, çocuğun oyun içerisinde birbirinden öğrenmesine, keşfetmesine, yaratım sürecine, doğaçlamasına ortam hazırlayacak şekilde planlıyoruz. Sonuç yerine, sürecin getirdiklerine odaklanıyor ve gelenleri kabul ediyoruz. Yetişkin atölye lideri olarak bizler, öğreten değil çocuğa kılavuzluk eden ve oyun eşlikçisi olarak konumlanıyoruz. Böylece ifadeye, yaratıma destek oluyor ve estetik olanı açığa çıkarmayı istiyoruz.
Müzik, bir kitabın içindeki siyah noktaların melodiye dönüşmesi olarak düşünülmemelidir.
Müzik insanın kendisinden, hareketten doğandır…
Çocuk Atölyeleri
Antropoloji, sosyoloji, psikoloji, pedagoji alanlarında çalışan bilim insanları, insanın farklılıklarını ve ihtiyaçlarını dile getirip yıllar içerisinde tezler, kuramlar, prensipler sunmuşlardır. İnsanın ruh, beden, zihin birlikteliğini ve gelişimini dikkate alan çalışmalar eğitimin değişmeyen evrensel ilkelerini oluşturmuşlardır.
Bilinenden bilinmeyene, yakından uzağa, somuttan soyuta, basitten karmaşığa gibi ilkeler aynı ortak noktayı; içeriden dışarıya doğru hareket eden bir merkezi, “insan”ı işaret eder. Psikolojide hümanistik ekolün sembolü Abraham Maslow’a göre öğrenmeye yönelten içsel güdülerdir. Amaç ise kendini gerçekleştirmektir. İfadenin açığa çıkmasına hazır olan beden ve ihtiyaç duyulan serbestlik, kontrol ile değil kaygıdan arındırılarak hazırlanmış güvenli ortamda kimliğini bulur. Bu serbestlikle kendisini gerçekleştirmeye açık hale gelen insan; sadece sanatsal olarak değil kendini her şekilde ve her alanda ifade edebilmek için ilk adımını atmış olur, ruhsal, zihinsel, fiziksel, duygusal, sosyal olarak kendi bütüncül gelişimini dengeleyebilir, gözlemleyebilir ve takip edebilir.
Burada sadece ülkemizde değil tüm dünyada birbirine karıştırılan iki anlayışı birbirinden ayırmanın önemine dikkat çekmek istiyoruz. Toplu müzik eğitimi ve enstrüman eğitimi birbirinden farklı iki kavramdır. Sadece bir enstrüman üzerindeki becerinin değerlendirilmesi, tüm bir alan hakkında yargıya varmamıza neden olur. Böylece tek yönlü yapılan bir değerlendirmeyle öğrencinin farklı ifade biçimlerinin önüne geçmiş oluruz. Oysa, toplu olarak birliktelikten beslenen müzik dersleri, duyuların ve duyguların aktif ve etkin bir şekilde rol aldığı, birbirinden öğrenmeye en açık olan zamanlardır.
“Müzik ve müziğin öğrenilmesi insanın içinde başlar. Çalgıyla, ilk parmak dokunuşuyla veya şu veya bu akorla başlamaz. İlk önce insanın kendi sessizliği vardır; kendini dinlemek, müziğe hazır olmak, kendi yüreğinin vuruşunu veya nefesini duymak. Çocuklar da yetişkinler de müziğe böyle başlamalıdır; bu kadar yalın, böylesine kapsamlı ve kendiliğinden dışa vuran biçimde.”
Carl Orff
Daha önce de söylediğimiz gibi öğrenmenin başlayabilmesinin ilk koşulu güvenli bir ortam oluşturabilmektir. Her insan fikirlerinin değer gördüğü ortamda olmaktan haz duyar, işitir, dokunur, oynar, hoplar, zıplar, hareket eder, dans eder, konuşur, şarkı söyler, çizer, müzik yapar, öğrenir, öğretir, üretir, yaratır… Duyuları açılır, duyguları harekettedir… Dönüşümüne kendinden başlar… Büyür, büyütür… Çevresine yayılır…
Bu bağlamda müzik ve hareket atölyesi etkinlikleri insanı bütüncül olarak ele alır. İnsanın ihtiyaçlarına bir pencereden bakmak yerine insanın kendisine yeni pencereler açmasına kılavuzluk ve şahitlik etmeye niyet eder.
Carl Orff’un da dediği gibi müzik ve hareket eğitiminde söz konusu olan
yalnızca müzik eğitimi değildir, insanın yetiştirilmesidir.
Bütün atölye içerikleri insanın çok yönlülüğünü dikkate alarak; ritimden beslenen müzik, hareket/dans ve dilin/konuşmanın birlikteliğini kullanmıştır. Atölye planları farklı evreleri, basamakları barındırır. Basamaklar sakin ve yumuşak geçişlerle, birbirleriyle ilişkili bir çizgi üzerinde yer alırlar. Öğrencinin dersin içerisinde birbirinden öğrenmesine, keşfetmesine, yaratım sürecine, doğaçalamasına ortam hazırlayacak şekilde planlanmıştır. Sonuca değil, sürecin getirdiklerine odaklanır. Öğretmen, öğreten değil öğrenciye kılavuzluk eden ve birbirinden öğrenmeye hazır bir konumdadır. Yetenekliyi aramaz, ifadeye, yaratıma destek olur, estetik olanı açığa çıkarmayı ister.
Müzik, bir kitabın içindeki siyah noktaların melodiye dönüşmesi olarak düşünülmemelidir.
Müzik insanın kendisinden, hareketten doğandır…
İlkay Nişancı
Müzik Pedagogu, Müzisyen
